İyi liderlik, herkese eşit davranmaktan öte - ekip üyeleriyle ihtiyaç duydukları ilişkiyi kurabilmektir.
Liderlik çoğu zaman sabit bir kimlik gibi ele alınır: biri ya “liderdir” ya da değildir. Oysa yaratıcı hub’larda liderlik, bir pozisyondan çok bir ilişki biçimidir. Ekibinizdeki herkesin aynı yönlendirmeye, aynı sorumluluk düzeyine ya da aynı denetim biçimine ihtiyacı yoktur. Hatta bazen aynı kişinin, farklı dönemlerde, farklı liderlik biçimlerine ihtiyacı olabilir. Durumsal liderlik, bu farkı görebilme ve yaklaşımı buna göre esnetebilme becerisidir.
Bazı ekip üyeleri, işleri sahiplenir; sorumluluk alır, inisiyatif gösterir. Onlara fazladan müdahale etmek değil, güvenmek gerekir. Bazıları ise henüz yönünü bulamamış, desteğe ya da hatırlatmaya ihtiyaç duyar. Sürekli motive edilmek, yönlendirilmek, hatta eşlik edilmek ister. Bunu “eksiklik” olarak görmek değil, bir gelişim süreci olarak okumak gerekir. İyi bir lider, kimin neye ihtiyacı olduğunu sezebilen kişidir.
Durumsal liderlik, tek bir liderlik tarzının herkese uymayacağını hatırlatır. Bu yaklaşımın iki temel ekseni vardır:
İsteklilik: Kişi bu görevi yapmaya ne kadar hevesli, kararlı, motivasyonlu?
Yetkinlik: Bu görevi yerine getirecek bilgi, beceri ve deneyime sahip mi?
Bu iki eksen arasındaki ilişki, kişisel bir yolculuktur. Bazen biri çok isteklidir ama yeterince deneyimi yoktur. Bazen deneyimi tamdır ama isteği tükenmiştir. Liderliğin şekli, bu iki duruma da aynı olamaz.
İyi bir lider, herkesle aynı yakınlıkta olmayı değil, herkesle ihtiyacına göre ilişki kurabilmeyi öğrenir. Kimi kendiliğinden ilerler, yalnızca arada alan ister. Kimiyle sık sık görüşmek gerekir. Biri ortak karar ister, diğeri yalnız bırakılınca daha çok açılır. Liderlik burada, güç vermekten çok fark etmeye, müdahale etmekten çok dinlemeye dönüşür.
Bu araç, lider olarak sadece “nasıl biri olduğunuzu” değil, “kimin neye ihtiyaç duyduğunu nasıl fark ettiğinizi” de sorgulatır. Çünkü aynı ekiple bile her zaman aynı şekilde liderlik edemezsiniz.
Nasıl kullanılır?
Görselleştirme: Peter Boolkah
Bu modeli kullanmaya, ekip üyelerinin nasıl bir liderliğe ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışarak başlayabilirsiniz. Bunun için bir ekip üyesini düşünerek şu tür soruları sormak yol gösterici olabilir:
“Bu kişi, bu görevde ne kadar isteklilik gösteriyor?”
“Yeterince deneyimi var mı, yoksa hâlâ desteğe mi ihtiyaç duyuyor?”
“Benim ona sunduğum ilişki biçimi, şu anki ihtiyacını karşılıyor mu?”
Durumsal liderlik modeli, bir ekip üyesine liderlik ederken yönlendirme (directive behavior) ve destekleme (supportive behavior) düzeylerini iki eksen üzerinden düşünmeyi önerir. Bu eksenlerin kesişiminden dört temel ilişki biçimi ortaya çıkar. Aşağıdaki tarzlar, her bir durumu anlamak için sezgisel bir referans sunabilir:
Yönlendiren
Kişi henüz deneyimsiz ama yaptığı işe karşı çok motiveyse, ne yapılacağını net şekilde göstermek gerekebilir. Bu, görevleri daha küçük parçalara ayırmak, süreci birlikte planlamak ve yoğun bir eşlik sunmak anlamına gelir. Bu tarz, kişinin motivasyonunu pekiştirir ve yönünü bulmasına yardımcı olur.
Koçluk Eden
İstekli ama hâlâ yönlendirmeye ihtiyaç duyan biriyle birlikte düşünmek, hem destekleyici hem de açıklayıcı olmak önemlidir. Roller ve sorumluluklar net biçimde anlatılır; aynı zamanda fikir ve katkılar da dikkate alınır. Kararlar genellikle liderin inisiyatifinde olsa da iletişim çift yönlüdür. Amaç, kişinin zamanla kendi kararlarını alabilecek hâle gelmesini desteklemektir.
Destekleyen
Deneyimli ama motivasyonu düşük biriyle çalışırken, güven vermek ve birlikte karar alabilecek bir alan açmak gerekebilir. Bu tarz, kişiyi tekrar sürece dahil etmek için bazen yalnızca dinlemeyi, bazen de küçük tereddütlerin belirli görevlerde açığa çıkmasını fark etmeyi gerektirir. Burada önemli olan, kişiyi fazla denetleyerek tecrübesiz gibi hissettirmemek ve onun deneyimine duyulan güveni görünür kılmaktır. Açık uçlu sorularla birlikte düşünmek, bu tarzın önemli bir parçasıdır.
Delege Eden
Kişi hem yetkin hem de istekliyse, liderin yapması gereken esas şey geri çekilmek, güvenmek ve gerektiğinde eşlik etmektir. Bu kişiler, karar alabilir, süreçleri yürütebilir ve sorun çözebilir durumdadır. Liderlik burada yürütmeyi değil, ortamı tutmayı ve gerekli alanı açmayı içerir. Delegasyon, liderin sürecin dışında kalması anlamına gelmez; yürütme ekip üyesinde olsa da, karar alanında birlikte düşünmeye açık bir ilişki sürer.
Bu dört alan, sabit roller sunmaz. Aynı kişi, bir görevde koçluğa ihtiyaç duyarken, başka bir görevde tamamen delege edilebilir durumda olabilir. Bu nedenle modeli bir sınıflandırma değil, anlamaya ve uyumlanmaya yönelik bir mercek olarak kullanmak daha yerinde olur.
Bazı ekip üyeleriyle neden sürekli benzer döngülere girdiğinizi merak ediyorsanız, bu model o döngülerin yapısal nedenlerini görmenizi kolaylaştırabilir. Örneğin, “Bu kişi neden sorumluluk almıyor?” sorusunun yerini, “Acaba yeterince desteklendi mi, yoksa daha açık bir yönlendirmeye mi ihtiyacı var?” gibi yapıcı bir soruyla değiştirmek mümkündür.
Durumsal liderlik modelinin temeli, Paul Hersey ve Ken Blanchard tarafından geliştirilmiştir. Toolkit içinde yer alan bu araç, bu linkteki özet yayın temel alınarak sadeleştirilmiş ve yaratıcı hub bağlamına uyarlanmıştır.
Nerede fark yaratır?
Liderlik tarzınızı değiştirmeniz bir kararsızlık değil; gözlem yapabilme, sezgiyi devreye sokabilme ve ilişkiyi yeniden kurabilme becerisidir. Çünkü iyi liderlik, yalnızca yön vermek değil; birlikte yön bulabilmektir.
Durumsal liderlik yaklaşımı yeni biri ekibe katıldığında nasıl bir başlangıç yapmanız gerektiğini, kırılganlık yaşayan bir ekip üyesine nasıl eşlik edileceğini, uzun süredir çalışan bir kişinin neden motivasyon kaybettiğini,işini iyi yapan ama iletişimde kapalı kalan birine nasıl alan açılacağını anlamak için güçlü bir zemindir. Ayrıca bu süreci, yalnızca liderin gözünden değil, ekip üyeleriyle birlikte konuşarak da yürütmek mümkündür. Kimin neye ihtiyaç duyduğunu onların kendisinden dinlemek, bu farkındalığı birlikte kurmak liderliği bir ilişkiye dönüştürür.